5.TEMA: Osmanlı Devleti’nin Gerileme ve Dağılma Sürecine İlişkin Görsel Temsiller ve Bu Temsillerle İlişkili Söylemler

    Osmanlı Devleti’nin gerileme ve yıkılış dönemi, Avrupa tarih ders kitaplarında genellikle savaş yenilgileri, bu yenilgileri gösteren haritalar ve Osmanlı topraklarının parçalanmasını betimleyen görseller aracılığıyla sunulmuştur. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya ilişkin görsel temsillerde, 1683 Viyana Kuşatması’ndaki başarısızlık bireysel kararlara ve hatalı değerlendirmelere indirgenmiştir. İlk görselde Kara Mustafa’nın sefer öncesi stratejik öngörüsüzlüğü vurgulanırken, ikinci görselde idam sahnesi dramatik bir biçimde sunularak yenilginin kişisel inat ve ihtirasla ilişkilendirilmesi öne çıkarılmıştır. Bu anlatım biçimi, Osmanlı’nın dönemin karmaşık siyasi ve askerî dinamikleri içindeki yerini arka plana iterek, gerileme sürecini bireysel hatalara dayalı indirgemeci bir tarihsel söylemle açıklamaktadır.

    Trablusgarp Savaşı’na dair görsel ve metinlerde Osmanlı’nın toprak kayıpları ön plana çıkarılmış, bölgedeki direniş göz ardı edilmiş ve İtalya’nın sömürgeci amaçları görmezden gelinmiştir. Harita destekli Balkan Savaşları temsillerinde ise Osmanlı Devleti’nin bölgedeki etkisinin zayıfladığı ve büyük güçler arasındaki dengelerde artık dışlanan bir aktöre dönüştüğü vurgulanmıştır. Bu anlatımlar, Osmanlı’yı edilgen, sürekli toprak kaybeden ve çözülmeye mahkûm bir güç olarak konumlandırmaktadır.

    “Jön Türklerin İstanbul’a Girişi” başlığı altındaki görsel ve metin, Osmanlı’nın son dönemini “gericilikten kurtuluş” anlatısı içinde çerçevelemiş; II. Abdülhamid otoriter bir figür olarak sunulmuştur. Görselde yer alan askerî geçit, bando ve kalabalık unsurları, Jön Türk hareketini anayasal düzen ve modernleşme sembolü olarak yansıtmaktadır.

    Birinci Dünya Savaşı öncesi ittifakları konu alan karikatürde Osmanlı, “Türkiye” olarak tanımlanmış; halı üzerinde bağdaş kurmuş fesli bir figürle temsil edilmiştir. Bu temsil biçimi, Edward Said’in Oryantalizm kavramsallaştırmasıyla uyumlu biçimde, Osmanlı’yı pasif, yalnız ve Avrupa siyasetinden dışlanmış bir aktör olarak resmetmektedir.

    Gelibolu Cephesi’ne ilişkin görsellerde ise 25 Nisan çıkarması ve İtilaf kuvvetlerinin hareketi öne çıkarılmış; Osmanlı’nın savunmadaki taktik başarısı —örneğin Nusret Mayın Gemisi’nin stratejik rolü— büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki Ortadoğu cephesi anlatımlarında da benzer bir eğilim görülmektedir. Bu bölümlerde Osmanlı’nın İngiliz çıkarlarını tehdit ettiği ancak İngiliz ve müttefik güçlerin askerî üstünlükleri ve Arap isyanları sayesinde Osmanlı’yı geri püskürttüğü vurgulanmıştır.

    Sevr Antlaşması haritası, Anadolu’daki parçalanmış yapıyı görsel olarak destekler nitelikte sunulmuş; metinlerde antlaşmanın Türkler için “onur kırıcı” bulunduğu ve Mustafa Kemal Paşa önderliğinde bu şartlara karşı bir direniş hareketinin başladığı belirtilmiştir. Tüm bu temsiller bir arada değerlendirildiğinde, Avrupa ders kitaplarının Osmanlı’nın son dönemine ilişkin anlatılarında, Devlet-i Aliyye’yi “çözülmeye mahkûm bir imparatorluk” olarak konumlandırdığı; görsellerin de bu söylemi güçlendiren ideolojik araçlar olarak işlev gördüğü görülmektedir.


5.TEMA'NIN TAMAMINI PDF OLARAK OKU